Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak Başbakanlığa arzı Bakanlar Kurulunca 14.4.2009 tarihinde kararlaştırılan “Çek Kanunu Tasarısı”, gerekçeleri ile birlikte 8.5.2009 tarihinde Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü tarafından TBMM Başkanlığı’na gönderilmiştir. TBMM Başkanlığı da söz konusu Tasarıyı, 21.5.2009 tarihinde tali komisyon olarak Avrupa Birliği Uyum Komisyonu’na, esas komisyon olarak da Adalet Komisyonu’na havale etmiştir.
1985 yılında yürürlüğe giren 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun1 (kısaca: ÇekK./Çek Kanunu) ile, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun2 (kısaca: TTK.) çeke ilişkin hükümlerine (m. 692-735) ek olarak, çek hakkında birtakım yenilikler öngörülmüş; özellikle de uygulamada büyük sorun oluşturan “karşılıksız çek” olgusu yasal zemine oturtulmuştur.
Çek, niteliği itibariyle paraya eşdeğerde bir kıymetli evrak ve bir ödeme aracıdır. Bu nedenle çekte vade söz konusu değildir. Çek görüldüğünde ödenir ve buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir (TTK m.707, f.l). Çek, aynı zamanda bir ibraz senedidir. Çekte, "keşide yeri" ve "ödeme yeri"ne göre belirlenecek olan "ibraz süreleri" bulunmaktadır, ibraz süreleri, bir çekin ödenmek üzere muhataba (bir banka ya da finans kurumu) veya takas odasına ibraz edilmesi gerekli olan sürelerdir.
09.08.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 15.07.2016 tarihli ve 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (6728 sayılı Kanun)” ile birçok kanunda yeni düzenlemeler ve değişiklikler öngörülmüştür.
Süresi içerisinde ibraz edilmeyen çekin hukuken nasıl nitelendirilmesi gerektiği, başta kıymetli evrak hukuku olmak üzere medeni usul hukuku, borçlar hukuku ve icra ve iflas hukuku açısından birtakım sonuçları bulunan ve önem arz eden bir konudur.